25 Ocak 2025 Cumartesi
İzmir’de mübadele göçmeni bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Bilgay Bayraktar, sürrealizme olan tutkusu ve sanata yaklaşımıyla farklı bir bakış açısı sunuyor. Hayatın belirsizliği içinde, hayaller ve başarılarla taçlandırılmış bir yaşamın en güzel tebessümü getirdiğine inanarak hem ruhsal hem de sanatsal bir yolculuğa çıkmış. Kendini “Sürrealist bir hayatım var” sözleriyle tanımlayan ressam, sanatını ruhla hissedilen duyguların sonsuzluğunu keşfetmek üzerine kuruyor.
Bilgay’ın sanata olan ilgisi altı yaşında başlamış. Babasına hikayeleştirdiği sürrealist hayallerle, ilk adımlarını farkında olmadan atmış. İlk eseri olan “Dünyanın Etrafında El Ele Tutuşan Çocuklar”, tüm dünyadan farklı dillerden, renklerden ve cinsiyetlerden çocukları bir araya getiren bir resim. Bu eser, uluslararası bir boyuta ulaşmış ve bir yarışmada birincilik kazansa da ailesi o dönemde ödülü almak için Ankara’ya gidemediğinden, ödül ressama ulaşamamış.
O dönemde yaşadığı duygusal çalkantıyı şu şekilde ifade ediyor:
“Odamda ağlayarak kendimi ödülü alırken hayal ettiğim sahnem, belleğimde bir anda mezarlığa dönüşmüştü. Çamurlu, yağmurlu ve korkutucuydu. Ölümü anlamlandırmaya çalışarak uyuyakaldığımı hatırlıyorum. Bu, yıllarca rüyalarımda zaman zaman tekrar etti. Ölüm, benim için çok kıymetli bir kavram haline geldi. Yaşamanın da aynı şekilde değerini anladım. O yaşta farkında olmadan öğrendiğim şey, anı en gerçek haliyle yaşamaktı.”
Sanat kariyerinde Salvador Dali’nin izleri büyük bir yer tutuyor. Özellikle “Belleğin Azmi” adlı eseri, sık sık rüyalarında yer etmiş. Yaşadığı zorluklar karşısında sanatla direnmiş ve her duyguyu resimlerine yansıtarak kendini ifade etmiş.
“Hayatımın en zor anlarında bile beynimde resimler oluşturdum. Bu, zorlukları aşmanın bir yolu oldu. Şimdi, geride kalacak her eserimle anılmak ve her ruhun kendi duygusunu yaratmasına ilham olmak istiyorum.”
Bilgay Bayraktar, yalnızca ressam değil; aynı zamanda havacılık sektöründe uzun yıllar uçak mürettebatı olarak çalışmış. Sanatını farklı alanlarda genişleten sanatçı, müziğe olan ilgisini de sürdürüyor.
“Sürrealizmi piyanoda melodilerle resmetmek istiyorum. Müzik ve resim, soyut bir bağlamda birbirini tamamlıyor. Beyin resmettikçe, herkes kendi melodisini ve akışını bulacak.”
Bayraktar, özellikle kız çocuklarının hayal gücünü geliştirerek güçlü kadınlar ve anneler olmalarını hedefleyen yeni bir sanat projesi üzerinde çalışıyor. Bu projeyle hem Türkiye’de hem de uluslararası boyutta farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Sanatın toplumsal birleştiriciliğine inanan ressam, genç sanatçılara ve çocuklara ilham olmayı hedefliyor. Yaşamının her anını dolu dolu yaşama felsefesiyle, şu sözlerle bitiriyor:
“Sürrealizmi ve sonsuz güzellikleri düşünerek karamsarlığı hep böyle yendim. Hayatıma sanatla dokunarak devam ediyorum ve paylaşmadan ölmek istemediğim hikayelerim var.”
Bilgay Bayraktar, sanatın, duyguların ve hayallerin birleştiği bu yolculukta, yalnızca bir ressam değil, bir ilham kaynağı olarak anılmaya devam ediyor.