AÇIK
SABAHA KALAN SÜRE
07 Temmuz 2025 Pazartesi
Ferdi Tayfur’a Saygı, Seyirciye Teşekkür
Yaz sezonunun sevilen sanatçılarından Deha Bilimlier, önceki akşam Bodrum’un gözde mekânlarından Two Yalıkavak’ta unutulmaz bir konsere imza attı. Mekânın sahibi Atakan Demirhan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen gece, yoğun ilgi gördü.
Her yaz sahne enerjisi, güçlü sesi ve zengin repertuarıyla adından söz ettiren Bilimlier, bu yaz da geleneği bozmadı. Sahneye alkışlar eşliğinde çıkan sanatçı, performansı boyunca dinleyicilere müzik ziyafeti sundu. Konser boyunca seyircilerle sık sık sohbet eden Bilimlier, esprili bir dille, “Her sene olduğu gibi bu yazın şampiyonu da belli: Karşınızda!” diyerek salondaki coşkuyu ikiye katladı.
Sanatçı, her konserinde olduğu gibi bu konserde de dinleyicilerine duyduğu minneti dile getirdi:
“Her sahnemde salonu tıklım tıklım dolduruyorsunuz. Hepinize minnettarım, sevginize layık olmaya çalışıyorum.”
Bu sözleriyle izleyicilerden büyük alkış aldı.
Gecenin en duygusal anı ise Deha Bilimlier’in, geçtiğimiz aylarda coverladığı ve büyük ilgi gören Ferdi Tayfur’un “Bana Sor” adlı eserini seslendirdiği an oldu. Şarkıya başlamadan önce kısa bir konuşma yapan sanatçı, usta sanatçıya duyduğu saygıyı şu sözlerle dile getirdi:
“Ferdi abi hepimiz için çok kıymetliydi. Bana bu şarkıyı söylemeyi layık gördüğü için kendisine minnettarım. Çok değerli bir sanatçıydı, rahmetle anıyorum.”
Dinleyicilerine müzik dolu, enerjik ve duygusal anlar yaşatan Deha Bilimlier, yine sahnenin hakkını vererek geceye damgasını vurdu.
Sahne performanslarıyla adından sıkça söz ettiren sevilen sanatçı Gediz, şimdi de müzik dünyasında iddiasını ortaya koyuyor.
Sözü ve müziği Yıldız Tilbe’ye ait olan güçlü bir parçayı yeniden yorumlayan Gediz, şarkıya özel çekilen klip ile hayranlarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Yönetmenliğini Alican Sünneli’nin üstlendiği klipte, Gediz’in özel olarak hazırlanan 72 metre kumaştan oluşan kostümü büyük ilgi çekti. Klip çekimleri, yoğun bir tempoyla 12 saatte tamamlandı.
Şarkının aranjesi ise müzik dünyasının deneyimli ismi Çağlar Kocatepe imzası taşıyor. Gediz’in bu dikkat çeken çalışması çok yakında tüm dijital platformlarda müzikseverlerle buluşacak.
AKTAU – 2025 yılı için Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen Kazakistan’ın Aktau şehrinde, TÜRKSOY öncülüğünde düzenlenen “VIII. Türk Dünyası’nda Kadın ve Moda Günleri”, görkemli bir defileyle damga vurdu. Türkiye’yi temsilen sahne alan ünlü tasarımcı Gözde İşbilir, geleneksel çizgilerle modern dokunuşları buluşturduğu koleksiyonuyla büyük beğeni topladı.
TÜRKSOY, Mangystau Valiliği ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) iş birliğiyle gerçekleştirilen uluslararası etkinlik, Türk Dünyası’nın kültürel zenginliğini ve kadın emeğini vurgulayan bir platforma dönüştü. Aktau Amfitiyatrosu’nda düzenlenen özel defilede Gözde İşbilir’in tasarımları, zarafet ile tarihsel belleği aynı anda yansıtarak izleyicilere adeta görsel bir şölen sundu.
Defileye damga vuran isimlerden biri de başarılı model Yağmur Roberta oldu. Kendine özgü duruşu ve etkileyici performansıyla sahnede büyüleyen Roberta, İşbilir’in tasarımlarına adeta hayat verdi. Festivalin en çok konuşulan isimlerinden biri olan Roberta, izleyicilerin büyük ilgisini topladı.
Etkinliği izleyen protokol üyeleri arasında Türkiye Cumhuriyeti Aktau Başkonsolosu Sabri Alptekin, TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev, Aktau Belediye Başkanı Abilkair Baipakov ve Özbekistan Aktau Başkonsolosu Jamoliddinhoca Abdukarimov da yer aldı. Katılımcılar arasında özellikle genç tasarımcıların işleri ilgiyle takip edilirken, Sultan Raev’in açılış konuşmasında sarf ettiği “Kadın, Türk Dünyası medeniyetinin taşıyıcısıdır” sözleri, etkinliğin ruhunu özetledi.
Festivalin yaratıcı isimlerinden biri olarak öne çıkan Arman Nurmakhamatuly, organizasyonun her aşamasında sanat ve kültürü buluşturan vizyoner yaklaşımıyla dikkat çekti. Defilenin görsel hafızasını ise yetenekli fotoğrafçı İlkin Eskipehlivan ölümsüzleştirdi. Eskipehlivan’ın objektifine yansıyan kareler, etkinliğin atmosferini ve sahnelenen zarafeti ustalıkla belgeledi.
Azerbaycan’dan Macaristan’a, Moğolistan’dan Kuzey Makedonya’ya kadar 13 ülke ve bölgeden gelen sanatçı, zanaatkâr ve tasarımcıların yer aldığı festival, İpek Yolu’nun zarif ruhunu çağdaş bir dille yeniden yorumladı. Ayrıca, festival kapsamında sergilenmeye başlanan 12 metrelik dev keçe halı, kültürel üretimin etkileyici bir boyutunu daha gözler önüne serdi.
Moda, kültür ve kadın emeğini ortak bir sahnede buluşturan bu etkinlik, yalnızca bir defile değil; aynı zamanda kadim bir medeniyetin günümüzle kurduğu zarif bir köprü niteliği taşıdı. Gözde İşbilir’in koleksiyonu, bu köprünün en göz alıcı taşlarından biri olarak hafızalarda yerini aldı.
Tarihi sarayın büyüleyici atmosferinde gerçekleşen defilede, seçkin tasarımlar kadar onları taşıyan modeller de ilgi odağıydı. Özellikle Yağmur Türkmenoğlu, duruşu, özgüveni ve podyumdaki hâkimiyetiyle gecenin yıldızları arasına adını yazdırdı. Her adımında profesyonelliğini sergileyen Türkmeneoğlu, izleyenlerden tam not aldı.
IFA Paris markasıyla uluslararası bir kimlik taşıyan bu özel defile, İstanbul’da moda dünyasına unutulmaz bir gece yaşattı. Etkinliğe yerli ve yabancı birçok moda editörü, stil danışmanı ve davetli katılırken, Türkmenoğlu’nun performansı göz doldurdu.
Defile sonrası duygularını paylaşan güzel model, şu ifadeleri kullandı:
“İstanbul’da, böyle tarihi bir mekânda podyuma çıkmak benim için çok anlamlıydı. IFA Paris Defilesi her zaman hayalini kurduğum organizasyonlardan biriydi. Bugün burada olmak, bu atmosferi yaşamak benim için unutulmaz bir deneyim oldu.”
Güzelliği, zarafeti ve kendine özgü stiliyle modadaki yükselişini sürdüren Yağmur Türkmenoğlu, hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada adından daha sık söz ettirmeye hazırlanıyor.
IFA Paris İstanbul Defilesi, onun için yalnızca bir gösterim değil, aynı zamanda yeni başarılara açılan bir kapı oldu.
◊ Bir süredir ekranlardan uzaktasınız. Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
– Ekranda görünmesem de yurtiçinde ve yurtdışında devamlı konser veriyorum. 3 hafta önce Lüksemburg’da, Paris’te, Berlin’de sahneye çıktım. Geçen sene Antalya’da tam 7 konser verdim. Ben konser verdiğimde bütün mekânlar dolar. Geçenlerde Aksaray’da bir festivale katıldım, 64 bin kişi beni dinlemeye geldi. Korumalar bile insanlara engel olamadı. Ayrı bir dinleyici kitlem var. Devamlı müzik, eser yapıyorum. 1 ay önce “Vay Dünyam” adlı yeni bir şarkı yaptım. Bayağı iyi gidiyor şu anda. Ben bugüne kadar 1500 tane beste yaptım. Dünyanın, Türkiye’nin rekoru. Ben sahneye çıktığımda 30 yaşındaki sesimle şarkıları okurum. 3 saat canlı program yaparım. Bende playback yok. Yaşım 80, 6 ay sonra 81’e gireceğim. İnsanlar bu enerjiye şaşırıyor.
◊ Nedir bu enerjinin sırrı?
– İşimi seviyorum, bana büyük zevk veriyor. Milyonlarca fanım var hem bu ülkede, hem de yurtdışında. Onları müziksiz bırakmak istemem.
ARABESKİ YARATANLARIN BAŞINDA BEN VARIM
◊ Ferdi Tayfur vefat ettiğinde binlerce kişi cenaze törenine akın etti. Bu durum bir kez daha arabesk müziğe ve arabesk sanatçılarına olan tutkunun bir başka olduğunu gösterdi. Siz de öyle düşünüyor musunuz?
– Arabeski ilk yaratanların başında ben varım. Benimle beraber Orhan (Gencebay) Bey vardı. Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses benden 5 sene sonra şöhret oldu. Fakat benim onlardan bir farkım vardır; yaptığım bütün şarkıların söz-müzikleri bana aittir. Diğerleri öyle değildir… Biz neyi anlatıyoruz? Hayatın tam kendisini. Ben şarkılarımda hep toplumun kanayan yaralarını, aşkı, sevgiyi anlattım. Sahneye çıktığım zaman beni sanatçı olarak değil, abilerini, kardeşlerini, amcalarını görmüş gibi oluyorlar.
◊ Yaşam tarzınız ve insanlara yaklaşımınız oldukça mütevazı. Hep böyle miydiniz?
– Evet, geçen Bursa’da konser verdim. 57 bin kişi geldi. 2 saat program yaptım, 3 saat fotoğraf çektirdim. Hiç erinmem, insanları kırmam. Sokakta yürürken insanlar anında yanıma geliyor, geri çevirmiyorum kimseyi. Sabah saat 6’da spor yaparken bile geliyorlar. Ben hep böyleydim.
64 SENEDİR ZİRVEDEYİM
◊ Peki halkla bu kadar iç içe olmak bir sanatçı için dezavantaj değil mi? Starlarla ilgili bir “ulaşılmazlık” algısı vardır malum…
– Benim için avantajdır. Hiç kimse beni kırmıyor ki, hep sevgi görüyorum orada. Ayrıca her başarılı erkeğin arkasında iyi bir eş vardır. Eşim benim sanat yönümü asla kıskançlık konusu yapmaz. Bana hep büyük yardımı dokunmuştur. Kıskançlık yapanları görüyorum. Mesela bir aile geldi, sanatçıyla resim çektirmek istedi. Sanatçının eşi “Benden habersiz kocama yaklaşamazsın” dedi ve kavga ettiler. Bu tür olaylara da şahit oldum.
◊ Şarkıcı, besteci, müzik yapımcısı, öğretmen ve oyuncu… Bunlardan en çok şarkıcı kimliğiniz ön planda. Siz hangisini daha baskın görüyorsunuz hayatınızda?
– Çok iyi bir sanatçı olmak için mücadele ettim. 64 senedir hep zirvede olduğuma göre, iyi bir sanatçıyım. Arabesk müziği ben TRT’ye çıkardım. TRT’de arabesk yasaktı. 1985’te yapılan müzik kongresine delege olarak davet edildim. Buradan Ankara’ya gittim. Orada “Hakkı Bey sizin sözlerinizi de, okuyuşunuzu da dinledik. İstediğimiz özellikler sizde var. Hafta sonu bize bir eser getirin, TRT’de yayınlayalım” dediler. Hemen bir eser götürdüm. Arabesk TRT’de resmi olarak yayınlanmaya benden sonra başladı. O yolu ben açtım. Sonra da bizim müziğimizden bahsederken bize “arabeskçi” dediler.
◊ Arabeskin son kaleleri olarak bir siz kaldınız, bir de Orhan Gencebay…
– Onlar müzikten kopmuş. Sadece ben varım. Kimse yok. Bundan büyük mutluluk duyuyorum. Bende güç var. Bir başka sanatçı benim yaşımda çıkıp okuyamaz şarkıları. Okursa da playback yapar, ağzını oynatır ama ben öyle yapmıyorum.
◊ 50-55 yaşlarında sesi giden sanatçılar var. Siz 80 yaşınızda formunuzu korumak için neye dikkat ediyorsunuz?
– Yemek konusunda canım hangi yemeği istiyorsa onu yerim. Kilo alırım gibi bir düşüncem yoktur. Sabah 6’da ve akşam 6’dan sonra yürüyüş yaparım. Onun dışında stüdyomda devamlı müzik çalışmaları yapıyorum.
Hakkı Bulut eşi Saadet Bulut, kızları Özgül ve Sevgi ile birlikte poz verdi.
EŞİMİ DİNLEMEDİM BATTIM
tığınızda kariyeriniz adına “keşke”leriniz var mı?
– Sadece bir konuda. Eşimi de, kendimi de o konuda üzdüm… Eskiden kazandığım parayı eşime gönderirdim. Ceyhan’da demir çimento ticarethanem vardı. Eşim beni uyardı, “Hakkı sen burada yaşamıyorsun, bu işi yapma” dedi. Onu dinlemedim. O işten de büyük bir sıkıntı yaşadık, battık. Zaten hep eşimin söylediklerini yapmadığım zaman zarar görmüşümdür.
◊ Ferdi Tayfur’un da buna benzer bir hikâyesi vardı…
– Ferdi’yle rahmetli olmadan önce beraberdik. Kendisine sordum, “Ferdi sen ne yapıyorsun?” dedim. “Abi bir sıkıntım var. Bir avukatla anlaşmalar yaptım, villalar yaptım. Fakat avukat o villaları kendi üstüne aldı. Onun mücadelesi beni yoruyor” dedi. Sonra rahatsızlandı. Hatta ben o dönem oğluyla görüştüm, doktor tavsiyesinde bulundum…
TEK BİR ARABESKÇİ VAR, O DA BENİM
◊ Pop müzikte hep bir rekabet vardır ya, geçmişte arabesk müzik yapanlar arasında da var mıydı o rekabet?
– Yok, herkesin tarzı ve dinleyici kitlesi ayrıydı. O söylediğiniz poplar, rock’lar, rap’ler saman alevi gibi çıkıyorlar, batıyorlar. Bir de garip kıyafetler, garip davranışlar görüyorum. O müzik, müzik değildir. Sadece bir gürültüdür.
◊ Günümüz arabeskçilerini nasıl buluyorsunuz?
– Şu anda arabeskçi yok. Tek bir arabeskçi var, o da benim. Ayrıca ben çok farklıyım, ozan gibiyim, diğerlerine benzemem. Onlar da bana benzemez. Katıldığım bir programda “arabeskin kralı benim” dedim, arabeskçiler beni eleştirmeye başladı. Benim orada söylemeye çalıştığım şudur; ben vefasızlık yapmam, insanlara saygısızlık yapmam. Emeğimle çalışır, üretirim. Ben insanlara ne kadar yardım ediyorum, biliyor musunuz?
◊ Örnek olması açısından anlatır mısınız yaptığınız yardımları?
– 1973 yılında Düsseldorf’a konser vermeye gittim. Adanalı bir hemşerim çıktı orada. Evlerine götürdüler beni. Fakat baktım evde genç bir kız var, yürüyemiyor. Ayakları tutmuyor. Doktorlara götürmüşler, çözüm bulamamışlar. “Siz Adana’ya gelince beni arayın” dedim. Adana’da Ömer Sayar diye bir doktor var. Gittim doktora, “Şimdi sana bir kız getireceğim, beş kuruş para almayacaksın. Tüm parayı ben ödeyeceğim” dedim. O kızı doktor ameliyat etti, 2 ay sonra bir baktım kız ayağa kalkmış. 4-5 ay sonra yürümeye başladı. 1 sene sonra evlendi. 2 sene sonra gördüm ki iki çocuğu var. Yani kimsenin yapmadığını ben yaparım, diğer sanatçılar gibi değilim.
BENİ EN ÇOK TAKDİR EDEN İBRAHİM TATLISES’TİR
◊ Orhan Gencebay’la görüşüyor musunuz?
– Hiç görüşmüyoruz. Sanatçı olarak takdir eder. Ama beni en çok takdir eden İbrahim Tatlıses’tir. Her zaman, nerede olursa olsun bahseder. “Ben Hakkı Bulut’un konserlerini dinlemek için duvarlardan atlıyordum” der. O ilk defa albüm yapmaya başladığında benim beş tane şarkımı okumuştu. Ben ne zaman gitsem sarılır, çok saygılıdır. Ben de kendisini çok severim.
◊ Kırgın olduklarınız var mı?
– Kırgın olduğum tek bir kişi vardır. Onun adını da söylemiyorum. Biraz hadsiz biri. Haddini bilmez, konuşur. Mesela geçen sene Avrupa’da bir organizasyon için “Hakkı Bulut’u getirelim” demişler. O şahıs da oradaymış, “Mezardan mı çıkarıp getireceksiniz?” demiş. Oysa o hastalanmıştı, ben yine geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Böyle düşünen herkese “Merak etmeyin, ben 50 sene daha yaşayacağım” diyorum. İnsanlar umut ettiği kadar yaşar. İnsanın bedeninde 49 milyar kadar hücre vardır. Siz dilek dilediğiniz zaman o 49 milyar hücre anında destek oluyor size. Kazadan beladan kurtulmayı önlüyor. Ben 120 yaşına kadar müzik yapmaya devam edeceğim diyorum. Vücuduma hükmediyorum.
◊ Bir röportajınızda “Bizim gibi sanatçıların değeri öldükten sonra anlaşılıyor” demişsiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
– İnsanların rahmetli olan sanatçıların ardından ağıtlar yaktığını görünce ben de “Bir ülkede bir sanatçının değeri hayattayken verilmelidir” dedim. Hayatını kaybettikten sonra mezarını pırlantaysa süslesen ne olur? Önemli olan sağken değer vermektir.
HAYATIMIN KİTABINI YAZIYORUM FİLMİM DE ÇEKİLSİN İSTERİM
◊ Hayatınızın film olmasını ister misiniz?
– Evet, isterim. Bu konuda bir de anım var. Mustafa (Uslu) Bey vardı, Müslüm’ün filmini yaptı. Beni çağırdılar, “Abi bu filmde senin rol almanı istiyoruz” dediler. Ama bir baktım kapıya benim resmimi asmışlar, bilgisayarda onu çirkinleştirmişler herhalde. Öyle kötü bir resim koymuşlar ki. Onu gördüm, yanlış bir işin içinde olduğumu düşündüm. Biz Müslüm’le çok turne yaptık, en son onunla Londra’da konserler verdik. Aynı uçakla gittik, döndük. “Benim filmde oynamamı istiyorsanız bana gerçek bir rol vermeniz gerekirdi, o çirkin resmi oraya koymakla art düşünceniz var” dedim. Şarkımı da vermedim, rol de almadım. Benim hayatımda hem komedi, hem dram olacak öyle konular var ki. Bana bir komedi filmi çevirseler millet kahkahadan kırılır. Bir türlü olmadı. Sonra kızım “Baba hayatını yazsana” diye bir fikir verdi. Ben de yazmaya başladım, şu an devam ediyorum.
◊ Filminiz çekildiğinde sizi kim canlandırsın istersiniz?
– Kendim canlandırmak isterim. Tabii gençlik yıllarımı canlandıracak kişiye de ben anlatacağım, o oynayacak.
20 MİLYONLUK KİTLENİN LİDERİ KONUMUNDAYIM
◊ Eşiniz Saadet Hanım’la 64 yıldır evlisiniz. Bir ömür… Nedir bunun sırrı?
– Evet, 64 senedir evliyiz. Şöhret olup da bu kadar yıl evliliği devam eden Türkiye’de ve dünyada tek kişi benim. Bizde aile yapısı çok önemli. Sadece kendimizi değil, hem akrabalarımızı, hem bize önem verenleri hem de çocuklarımızı düşünürüz. Kızım Adana’da öğretmen. Ben bir hata yaparsam, öğrencileri “Babanız şöyle bir kötülük yapmış” diye bahsederse, kızımın ne kadar üzüleceğini bilirim. Onun üzülmesini önlemek için asla yanlış bir şey yapmam. Eşimin de bunda büyük rolü var. Beş çocuk büyüttü. Birine bir kez vurduğunu görmedim. Bağırdığını da görmedim. Bu her kadının yapabileceği bir şey değildir. Ben sinirliyken onun sesi asla yüksek çıkmaz. Eve girdiğimde kızlarım, eşim herkes ayağa kalkar. Onları zorladığım yok, böyle geleneksel bir durum. Eşim bana bağırmaz, cevap vermez. Ben de onu kırmam, üzmem. Çocuklarımı da üzmem. 20 milyonluk bir kitlenin lideri konumundayım. O yüzden hep kontrollü olmam gerekiyor.
◊ Bu kontrollü olma hali sizi yormuyor mu?
– Yok, yormuyor. Çünkü babam da eğitmendi, ben de eğitmenlikten geliyorum. Bunun büyük katkısı var.