“AJDA BENİM KARDEŞİM GİBİ. BİRLİKTE FİLM ÇEKERKEN AYNI YATAKTA KARDEŞ KARDEŞ UYUDUK!”
“AJDA’YI KİMSENİN YERİNE KOYAMAM, O TÜRKİYE’NİN BİR NUMARASIDIR.”
-Allah’a bin şükür iyiyim. Atlattım çok şükür. Evimde dinleniyorum, kitap okuyorum, televizyon izliyorum.
-Cumhuriyetin 101. Yılını kutladık, neler söylemek istersiniz bu konuda?
-Ben İzmirliyim, hayatım boyuncu Cumhuriyet Bayramı’nı hep coşkuyla kutladım. 29 Ekim’in tüm Türkiye için olduğu gibi İzmir için de önemi vardır. Hasan Tahsin 1919 da Kordonboyu’nda ilk kurşunu sıkarak Türk milli direniş hareketini başlatan kişidir. Gaziemir’den İzmir’e gelirken Atatürk’ün kayalara yapılmış silueti vardır. Çok doğal kendiliğinden olmuş gibi. Tarkan konser verdiğinde de çok kuyruklar ve izdiham oluşmuştu. Benim Kordon da 7. katta evim var, eş dost o konseri oradan balkondan seyretti.
Eski gazinolarda çok kalabalık kadrolarla program yapılırdı, şimdi yeni gazino anlayışında 1 veya 2 solist ancak yan yana gelerek birlikte program yapabiliyor. Bu değişimi nasıl buluyorsunuz?
-Eski gazinolarda kadrolar 11 kişiden oluşurdu… Günümüzle ilgili pek fikir beyan edemeyeceğim. Kimi gidip dinleyeyim? Nerede Behiye Aksoy? Nerede Zeki Müren, Adnan Şenses?
Gönül Yazar – Adnan Şenses – Behiye Aksoy
Ben ne zaman TRT’ye çıksam, telefonla bağlanırdı ‘Gönül’üm seni dinliyorum’ diye, çok vefalı bir arkadaştı Adnan Şenses. Bazılarını özlüyorum, bazıları için Allah rahmet eylesin, herkesin gideceği yer diyorum. Behiye (Aksoy) Ablayı da unutmadım, Müzeyyen (Senar) Ablayı da unutmadım. Perihan Altındağ Sözeri’yi de unutmadım.
-Hepsiyle çalıştınız siz tabi değil mi yıllar içerisinde?
-Hepsiyle tabi. Bunlar yerleri doldurulamayan sanatçılar. Şimdi yetişmiyor da.
Gönül Yazar, Parkorman da Gülden Karaböcek’i izlerken. Fotoğraf, Olcay Ünal Sert , 2006)
-En son Gülden Karaböcek ile birlikte Büyük Kulüp’te çıktınız değil mi?
– Ama ben sahnelere dönmedim. Büyük Kulüp benim evim gibi. Bütün eşim, dostum, cemiyet hayatım benim orada. Ve de club diye çıktım. Bir de Kırklareli’nde Uğurkan Erez’in doğum günüydü, Vize’ye gittik, 24 yıl sonra orada sahneye çıktım, stadyum da. Bir de Müjdat Gezen ile birlikte müzikal yaptık.
-İzledim onu, Cüneyt Arkın, Müjdat Gezen, Kayhan Yıldızoğlu ve kalabalık bir ekip vardı…
-Evet, 110 kişilik bir kadro vardı.
Cüneyt Arkın ve Müjdat Gezen ile birlikte sahne aldığım TİM Show Center’da senin de izlediğin o müzikalde şarkı söyledim. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’unda başlıyor, Atatürk zamanında ki İstanbul’a kadar geliyordu o müzikal. Ben Atatürk döneminde çıkıyordum sahneye. Duvara Atatürk’ün fotoğrafı asıldığında sahne alıyordum. Cumhuriyet kadınını simgeliyordum.
-Eski gazinolarda kadro kaç kişi olurdu en az?
– En aşağı 11 kişi olurdu. Fasıldan sonra uvertürler çıkardı. Uvertürlerden sonra bir şarkıcı çıkardı. Ardından türkücü çıkar ve ondan sonra da Orhan Boran ve yahut Müjdat Gezen çıkardı. En son ben çıkardım. Benle assolist arasında mutlaka bir komedyen çıkardı. Müjdat Gezen, Bal Arıları vardı…
FAHRETTİN ASLAN ‘SEN GENERAL OLDUN HABERİN YOK!’ DEDİ!
-Ateşböceği Ercan vardır kadroda…
-Onlar ‘Bal Arıları’ndan çok sonra çıktılar. Orhan Boran, Metin Akpınar & Zeki Alasya ikilisi çıkardı… Assolistle benim aramda bunlar çıkardı. Tabi bunlar benim ilk zamanlarımda. Sonrasında şu anda özlemle isimlerini andığım ablalarımın, ağabeylerimin koltuğuna ben oturdum. Ama onlar ölünce oturmadım. Buna iyi dikkat et. Onlar yaşarlarken oturdum. Zeki Müren yaşıyordu, Behiye Aksoy yaşıyordu, Müzeyyen (Senar) Abla, onlar varken assolist koltuğuna oturdum… Onlar öldü diye beni oraya oturtmadılar, onlar yaşıyordu, Fahri Bey beni Maksim’e çıkartırken, “Gel artık sen çık” dedi. Ben de ‘ne o ağabey, yüzbaşılıktan binbaşılığa mı yükseleceğim?’ dedim. O da “ne yüzbaşısı sen general oldun haberin yok!” dedi. Neonlara baktım, Taksim de ki Maksim de en tepede benim ismim yazıyor. Taksim de hani duvarlarda sular akıyordu hatırlar mısın…
-Hatırlamazmıyım… Eskiden kadrolar en az 11 kişiden oluşurdu dediniz. Şimdi Sibel Can gibi yıldızlar en fazla iki kişi çıkıyor…
-Sen benim hiç Günay da çıktığımı gördün mü? Koskoca Maksim’in yıldızıyım ben, benim lokanta da ne işim var… Hepsi çıktılar, bir tek beni çıkaramadılar. İsmi Günay Müzikhol, ya da Günay Gece Klübü olsaydı çıkardım. Restaurant yazdığı için çıkmadım.
– Bülent Ersoy, Emel Sayın, Muazzez Abacı çıktı ama…
– Hepsi çıktılar. Bir tek beni çıkaramadılar.
-Sezen Aksu da çıkmadı…
– O assolist değildi ki, ben assolistleri konuşuyorum. Sezen, TSM solisti değil ki. Ben a tıkımını sayıyorum.
-Selda Bağcan da kabul etmemiş… ‘Ben halk sanatçısıyım, oraya olmam’ demiş.
-Selda Bağcan’ı boşver o TSM solisti mi?
-Dünyaca tanınıyor ya, her yerde, festivallerde çok konser veriyor.
-Bana yalvarıyorlar çıkmıyorum. Benim param pulum var, 2 tane evim, 2 tane arabam var. Yiyecek ekmeğim var. Başımda bir çatım var. Ben 13 yaşımdan beri çalışarak buralara geldim. 13 yaşımda İzmir de Ege Kraliçesi oldum ben. Sonra ben Ankara Radyosundan buraya geldim. Alaylı değilim ben mektepliyim. Yaşım 14’tü radyoya kabul edilmedim, Annem geldi hemen benim yaşımı büyüttü, doktor raporu ve mahkeme damgasıyla. Hemen Ankara Radyosuna girdim. Ankara Radyosu’nda duyulunca ismim İstanbul da ki gazinocular kaptı beni.
-Biz sizi TRT de çok izlerdik. Ayda bir 1 saatlik konserleriniz olurdu…
– Tabi, tabi.
İlk başladığımda çok ezmeye kalktılar. Duvara şarkı isimleri yazılırdı, şunları şunları okumayacak diye… Benim plaklarım çıktıkça şarkılar patlıyordu “Agora Meyhanesi” , “Seninle Bir Sonbahar Mevsimiydi Tanıştık”, “Dargın Ayrılmayalım”, “Bu kadar yürekten çağırma beni bir gece ansızın gelebilirim…” neler neler… Benim repertuarım çok zengin. Ben A tıkımları saydım sana, onun için Selda Bağcan benim kulvarımda değil… Ben kendi şarkılarımın kulvarında konuştum, Selda Bağcan’ın da şarkılarını sevenler vardır. Ben Ahmet Sezgin ile Ümit Tokcan’ı çok severdim.
-Ahmet Sezgin’i de arabeskin başlangıcı diye söyleyenler oldu röportajlarımda…
-Ben getirttim onu Ankara’dan. Fahri Bey tanımıyordu onu, ne olur getirsene onu dedim. ‘Çok mu seviyorsun’ dedi bana, “Çok güzel sesi” dedim. ‘Getiririm bir şartla’ dedi, ‘sen çıkacaksın, o senden sonra çıkacak’ dedi. Çıkarım dedim. O kadar tutturdum Ahmet Sezgin’i ben. Adnan Şenses’i severdim çok. Bir de Adnan Pekak vardı, çıkı çıkı elinde birşeyler çalıyordu, Müzeyyen Senar da kızıyordu. Sarmış bir gece saçlara bigudileri, elleri belinde dolaşıyordu. Ne oldu bir şey mi var dedim, sahnede Adnan Pekak vardı, ‘gene mi bu adam çıkı çıkıları çalıyor’ dedim. “Evet Gönülcüm” dedi, yanında da Adnan Şenses vardı. Yedeksubayların gecesinden geliyorduk. Adnan’ı tanımıyordum, aldım getirdim Tepebaşı Gazinosu’na. Şimdi orası TRT’nin Tepebaşı Stüdyosu oldu. Adnan Pekak’ın Müzeyyen Ablayı sinirlendirdiğini bildiğim için, Adnan Şenses’i getirdim, “Abla bizi odana alsana az” dedim. Soktum odaya, ben de beraber üçümüz bir şarkı patlattım. O gece Adnan Pekak naş, ertesi gece Adnan Şenses çıktı.
TÜRK MÜZİĞİ DEMEK, ZEKİ MÜREN DEMEK…
-Zeki Müren, Adnan Pekak’ın önünü kesmiş diyenler de duymuştum doğru mu?
-Adnan Pekak kim yâ? Zeki Müren’den bahsediyoruz burada. Türk Müziği demek Zeki Müren demek. Destur yani… Adnan Pekak’ı sokaklarda dolaş kimse bilmez… Ama sen 7 yaşında çocuklara sor ‘Zeki Müren’ diyorlardı… Çocuklar bile tanıyordu.
-Emel Sayın, Muazzez Abacı gibi isimlerle aranızda hiç rekabet oldu mu?
– Hiç olmadı. Bu iş rekabet işi tabi. Popçular birbirlerine laf atsa da Türk Sanat Müziği’nde solistler birbirlerine hiç laf atmadı.
-Emel Hanım çok kibar bir insan zaten.
-Hepimiz öyle, hepimiz birbirimize hep saygı, sevgi duyduk. Kardeş gibi geçindik hep.
BENİM İŞİMİ BIRAKMAMA SEBEP O KANUNCUDUR
-Bazı sanatçılar eski performansları olmasa da sahnelere çıkmaya devam ediyorlar. Sizce zamanında bırakmalılar mı Gönül Hanım?
-Valla ben çok genç bıraktım. 28 sene önce o kanuncuya kızdım da sahneleri bıraktım. Benim menajerim yoktu, Zeki Tükel ile Engin Aydemir ölmüştü. Menajer arıyordum bulamadım. Utanıyordum da para konuşmaya. Sen konuş dedim kanuncuya (Coşkun Erdem) meğer o Sevim Tanürek’in Şişli Camii’nde ki cenazesinde Metin Bükey geldi yanıma, “Bu senin konser paralarından 20 alıyorsa, senin eline 5 tıkıştırıyor” dedi. ‘Deme yâ’ dedim Cami de. Metin Bükey’den duydum bunu hemen o gece kovamadım, alınmış işlerimiz vardı çünkü, ama ondan sonra bıçak gibi kestim. Benim işimi bırakmama o kanuncudur sebep.
-Sırf menajerin olmaması mı sahneleri bırakmanızın nedeni?
-Zaten gazinolar bitti. Bize çalan Ercüment Batanaylar, İsmail Şençalarlar, bize çalan müzisyenlerin hepsi rahmetli oldular. Bebek Belediye’den tut, Osman Kavran’a, Fahrettin Aslan’ın Maksim’ine kadar hepsi kapandı. Bir çoğu da öldü… Biz kışın başlıyorduk gazino da çalışmaya Mayıs başında bitiriyorduk. 19 Mayıs’tan sonra yeniden açıyorduk sezonu. Yaz ayında yazlık bahçelerde, İzmir Fuarı’nda bütün bir yaz çalışıyorduk. Bir gece falan değil, aylarca, bir de Çarşambaları matinemiz vardı, bir de ben sinema filmi çeviriyordum. Ayrıca havuz başında ki ekstralara gidiyordum. Büyük holding sahiplerinin özel geceleri olurdu. İstediklerini alırlardı.
“KİME ÇARPSAM AKRABAM ÇIKIYOR”
-Erol Simavi gibi büyük iş adamlarının özel geceleri oluyordu değil mi?
-Olcaycım gençleri, fıkırdakları, sesi güzel kendi güzel olanları, ağzı iyi laf yapanları alıyorlardı.
-Nükhet Duru da assolist olmuştu Türk Sanat Müziği söylediği yıllarda…
-Ben oraya gelmeyeceğim. Türk Sanat Müziği dersen ben konservatuvardan ya da Ankara Radyosu’ndan çıkması lâzım. Nükhet Duru, Behzat’ın (Şenyıldız) sevgilisiydi. Çakıl Gazinosu’nun sahibi Behzat’ın.
-Çakıl Gazinosunun sahibini duymadım da Erol (Simavi) Bey’in sevgilisi olduğunu duydum.
-Benden sonra. Ben ayrıldım Erol Beyden. Erol Beyin yolunda kim çarparsa akrabayım. Erol Bey’in elinden geçmeyen kalmamış ki!.. Kime çarparsam akrabam çıkıyor. Hepsi geçmiş o yoldan. Ama neden hiç birinin evladı yok? Neden hiç birine ‘gel bizim bir kızımız olsun’ dememiş.
-Size çok değer verdiği için değil mi?
-Gülsüm Kamu ile gittik, 6 ay kıpırdamadan. Tuvalete bile gitmiyordum af edersin sürgü ile alıyorlardı… Kıpırdamayayım da çocuk düşmesin diye… Sophia Loren’in doktoru Hubert de Watvatille doğumumu yaptırdı. Gülsüm Kamu da tiyatrocuydu, Müşfik Kenter ile evlenmişti. Benim kadrolarımda benimle birlikte şarkılar söylerdi… Love Story ile birincilik aldım. Good Father’ı da söyledim.
Gönül Yazar, Hürriyet gazetesinin eski sahibi Erol Simavi’nin eşi Belma Simavi ile hiçbir zaman sorun yaşamadıklarını belirterek çok iyi bir insan olduğunu söyledi…
BUGÜN KARNIMIZ DOYUYORSA ATATÜRK SAYESİNDE…
-Şimdi Atatürk’ün heykellerine saldırıyorlar…
-Ben ‘Allah cezanızı versin’ diyorum onlara… Allah kahretsin… Şu anda nefes alıyorsak, bir lokma ekmek boğazımızdan geçiyorsa, üstümüzde başımızda temiz bir elbisemiz varsa, bugün karnımız doyuyorsa Atatürk sayesindedir. Türkiye onun devrimleriyle Avrupa gibi olmuş. İnşallah gene güzel günlerimiz geri gelir. Pandemide de kandillerde de hep dua ettik, biz bildiğimiz Türkiye de yaşayalım diye…
Efsane sanatçı Gönül Yazar, gazeteci Olcay Ünal Sert ile görülüyor.
-Atanamayan öğretmenler var, doktorlar ülkeyi terk ediyorlar….
-Ne söyleyeyim artık, öğretmenler atanamıyor, insanlar zor geçiniyor. Sağlık çalışanlarının da sorunları var, ülkeyi terk ediyorlar. Türkiye adına çok üzücü yaşananlar. Eğitimde ki gerileme gelecek nesilleri çok kötü bir şekilde etkiler.
ATATÜRK’ÜN EVLATLARIYIZ… CUMHURİYET KADINIYIM BEN
-Bizim gibi insanların düşmanları çok. Bizler cemiyet hayatının gözbebekleriyiz. Yol, yordam bilen insanlarıyız… Biz Atatürk’ün evlatlarıyız… Cumhuriyet kadınıyım ben İzmirliyim. Türkiye’nin en modern memleketinde doğmuşum. İzmir ne demek yâhû, çok kıymetli bir yer. Hasan Tahsin ilk kurşunu İzmir de düşmana sıkmış şehit olmuştur. Kubilay’ı da Menemen de boynundan kesmediler mi?
-Yobazlar malesef kesmişler…
-Biz dinimize bağlıyız, Allahımıza, Peygamberimize bağlıyız. Müslüman evlatlarıyız. Ama Müslümanız diye de yobaz değiliz Abi. Arapça harflerle su içtirip, ‘bunu iç kocan geri gelecek, bunu iç hoca olacaksın’ diye şeyler biz bilmeyiz. Hacıya hocaya gitmedik, onlardan medet ummadık. Biz Cumhuriyetten, devletimizden sevinç bulduk. Adnan Menderes’i sevdik, Süleyman Demirel’i sevdik, Tonton’u sevdik; Özalları. Bülent Ecevit’i de sevdik. O da gazeteciydi, senin mesleğin. Çok kibardı.. Adam Kıbrıs’a girdi, denizde sığ yer vardı vapurlar yanaşamadı, askerlerimiz sırılsıklam pantolonlarla daldılar. Paraşütle de atladılar. Karaoğlan da mezarlıkta yatıyor. Vaktiyle Çanakkale de olmuş, sonra da Kıbrıs da olmuş. Benim memleketim, Türkiyem için söyleyeceğim bu. Türkiyem için ne söylenecekse söyledim.
NARİN’E ÇOK AĞLADIM
-Kadın ve çocuk cinayetleri arttı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
– Narin’e çok üzüldüm. Annesinin gözünden bir damla yaş aktığını görmedim. Ah evladım bütün suçu eve erken gelmek… Bütün köy sustu olacak şey değil. Bizler Müslümanız Allaha bin şükür. Allah’a Peygamber’e inanıyoruz. Korkarız yalan yanlış yapmaktan, bir şeyi saklayıp söylememekten ödümüz patlar. Ama bunlar öyle mi, böyle Müslüman olunur mu? Muhtar tahminimce Nevzat’ı da korkuttu suç ortağı yaptı belki de. Bütün aile sustu… Hepimiz üzüldük, ağladık… Saçımızı başımızı yolalım istersek o çocuğu geri getirebilir miyiz? Gitti çocuk… Çok ağladım ben.
BENİM HAYATIM ROMANA SIĞMAZ Kİ…
Ben yalnız yaşıyorum, magazin programı izliyordum. Düştükten sonra çokta hastaneler geçirdim. Kendi odamdayım. İki katlı benim evim.
Bana roman yaz diyorlar… Benim hayatım romana sığmaz ki; ansiklopedi mi yazayım.
-Kitap okuyor musunuz?
-Sacit Aslan’ın ‘Kovadaki Balıklar’ı okudum. Bir de ‘Bir Masalda İki Kral Olmaz’ı okudum…
-İki kral kim?
-Fahrettin Aslan ve Erol Simavi…
Her akşam Maksim de balkon gibi yer vardı, oraya gelir otururdu. Erol çok sayıda kadınla olmuş, ama hiçbirine kız evladımız olsun dememiş, bana bir evladımız olsun, kız olsun. Bizim bir meyvamız olsun dedi. Hamile kaldığımda da İsviçre de doğurdum. Ben Sophia Loren’in doktoruna gittim. O da düşürüyormuş hep çocuklarını, bir oğlu oldu. Öyle sevindim anlatamam. Sonrasında bende ona gittim, 1 sene sonra kızımız oldu.
Erol Simavi kızımın babasıdır, Allah rahmet eylesin, iyi bir adamdı. Türkiye de onun kadar tanınmış sevilen biri yoktu. Hürriyet gazetesini sattıktan sonra Monako’ya yerleşmişti, sonrasında da kaybettik. Onu hep güzelliklerle anmak isterim.
-Üçüncü kişi kral olsa kim olurdu sizce?
-Türker İnanoğlu hiç şüphesiz. Fahrettin Aslan, Erol Simavi ve Türker İnanoğlu birlikte Türkiye’nin kültür sanatına yön veriyorlardı, etkileri büyüktü.
“AJDA BENİM KARDEŞİM GİBİ”
-Ajda Pekkan ile film de çevirmişsiniz….
-Ajda Pekkan’ı kardeşim gibi severim. Metin Oktay ile film çevirirken biz aynı yatakta kardeş kardeş uyuduk. Anadolu yakasında gece geç bitiyordu çekimler, onu geç saatte evine yollamıyordum bende kalıyordu. O yüzden kardeşim gibi çok severim kendisini. Metin Oktay’ı, yıllar önce trafik kazasında kaybettik. Galatasaray adasından çıktıktan sonra alkollüyken dubalara çarpmış…
Kuruçeşme’de sandalda Galatasaray’lı futbolcu Metin Oktay, Ajda Pekkan, Gönül Yazar ve Ayten Gökçer… Dörtlü, birlikte ‘Taçsız Kral’ filminde oynadılar.
-Cüneyt Arkın ile de filmleriniz var mı?
-Var. Biri “Vurgun”, diğeri “Fakir Bir Kız Sevdim”, ben de o filmde fakir kızı oynamıştım. Reşat Nuri Güntekin’in eseri “Dudaktan Kalbe”de de (1965) ben, Cüneyt Arkın, Hülya Koçyiğit ve Avni Dilligil birlikte rol aldık.
Gönül Yazar, Cüneyt Arkın’la 1966 yapımı ‘Fakir Bir Kız Sevdim’ sinema filminde.
-Cüneyt Bey ile aranızda bir şeyler yaşandı mı?
-Allah korusun, eşiyle her gün konuşuruz. Son olarak onunla ‘Pera Müzikali’nde oynadım. Müjdat Gezen’in yazıp TİM de sahnelediği oyun son çalışmamız oldu. Onun evlenmeden önce çapkınlıkları vardı tabi ama beni kardeşi gibi severdi. Allah rahmet eylesin. Bir keresinde sette sesim çıkmıyordu, bağırma sahnesini çekemediğimi söylediğimde Türker İnanoğlu beni doktora götürmüştü. O zamanlar filmler sessiz çekilip sonradan dublaj da yapılsa da iyi tepki vermek için bağırmak önemliydi. Cüneytle çok iyi arkadaşlığımız dostluğumuz oldu. Ölümünden sonra Betül ile saatlerce konuşup ağlaştık.
Tolga Savacı, Gönül Yazar ve Yaşar Alptekin.
Nermin Bezmen ile de çok konuşup ağlaştık. O da Tolga’yı (Savacı) kaybetti. Tolga Savacı ile Japonya’ya gitmiştik. Başbakanlık yollamıştı bizi, onlar defilede podyuma çıkmıştılar ben de konser vermiştim. Oradan dönüşte de Yunanistan’a geçtik, en önde beni izleyen Rahmi Koç vardı.
Gönül Yazar, Durul Gence ve Ajda Pekkan.
AJDA’YI KİMSENİN YERİNE KOYAMAM, O TÜRKİYE’NİN BİR NUMARASIDIR.
-Sanat dünyasından görüştüğünüz arkadaşlarınız kimler var?
-Pek görüşmüyorum. Çok az kişi var benim görüştüğüm arkadaşlarım. Sevdim mi tam severim ben. Ajda’yı hiç kimsenin yerine koyamam, o Türkiye de 1 numaradır, hâlâ da devam ediyor. Sanırım yaşadığı müddetçe de hep bir numara kalacaktır. Kardeşim o benim.
Gönül Yazar, Enrico Macias ve Ajda Pekkan birlikte görülüyorlar.
-Hanginiz daha önce başladınız sanat hayatına?
-Ben ondan önce başladım. Onu ilk Kağıthane de askeri tesislerde Orduevi’nde tanıdım. Ayrıca Adnan Şenses’i de ilk orada tanıdım. Adnan Şenses ve Ajda Pekkan ile üçümüz çıktık tek tek şarkı söyledik. Askerlere jest yaptık, moral gecesi. Onlar pek tanınmıyorlardı. Adnan Şenses’i de Müzeyyen Senar ile ben tanıştırdım. TRT’nin bugün tesislerinin olduğu Tepebaşı’nda ki binasının yerinde Tepebaşı Gazinosu vardı.
Orada sahne alırken Müzeyyen Abla, Adnan Pekak’tan pek hoşlanmazdı, Türk müziği sazlarıyla çıksa da çıkı çıkı yapardı, onu gönderdik yerine Adnan Şenses geldi. Bir Adnan gitti, bir Adnan geldi… Adnan Pekak, Müzeyyen Abla’nın dediğini dinlemiyordu. Müzeyyen Senar’dan evvel bir komedyen çıkıyordu, ondan önce de ben çıkıyordum. Yani Adnan Şenses’i Müzeyyen Senar ile tanıştıran benim.
BUNDAN ÖTESİ YOK, AJDA GELDİĞİ YERE ÇİVİ ÇAKMIŞ BİRİSİ.
Ajda ile de o gece tanıştım. Ajda kardeşim gibidir. Yazın Tarabya da ki evimde kalırdı, kışın Nişantaşı’nda Nilüfer Hatun Okulları vardır, orada Şakayık Sokak’ta oturuyordum ben o yıllardan beri tanırım. Bugünlere geleceği çok belliydi. Aferin ona. Bundan ötesi yok… Geldiği yere gelmiş ve orada da çivi çakmış birisi.
Yitirdiklerimizdense Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Perihan Altındağ Sözeri benim dostlarımdı.
-Semiramis Pekkan?
-Yok onunla samimi değilim. O da kendisini Ajda’ya benzetmek için çok uğraştı.
-Muazzez Abacı var mı?
-Çok severim. Emel Sayın’ı da severim, dedikoducu değildir. Kimseyle çekişmez. İyi bir insandır, beni de çok sever, bende onu severim.
-Z kuşağının Türk müziğine ilgisi nasıl?
-Z kuşaklarından bizleri seven var. Çünkü filmlerimizi izliyorlar, kayıtlarımızı dinliyorlar. Ben 13 yaşımda Ege Ses Kraliçesi oldum, sonra Ankara Radyosu’na girdim. Kazandım ama almadılar, 14 yaşımdaydım. Sonrasında Necdet Yazar ile evlendim. Annem yaşımı büyüttü. Yaşım büyütülünce aldılar.
-Ahu Tuğba’yı kaybettik yakın zamanda…
-Çok üzüldüm. Onunla çok çalıştım. En çok benimle çalışmıştır gazinoda. Osman Kavran’ın gazinosunda atla çıkıyordu sahneye. Onun üç nikahına gittim ben. Gazeteci Ertuğrul Akbay ile giderdik. Sözcü gazetesinin sahibini de yakın zamanda kaybettik. Onun kadar beni seven kollayan çok az kişi olmuştur. Çok severdik birbirimizi. Ahu Tuğba, sinemanın cesur kadınlarındandı. 80’lerde çok tutuluyordu, güzel kadındı. Huzur içerisinde uyusun.
-Yeniden sahnelere çıkmayı düşünüyor musunuz hiç?
-27 yıl önce ben sahneleri bıraktım. 16 yaşımda çıktım ben ilk olarak sahnelere, dolu dolu yaşadım. Yıllar sonra Büyük Kulüp’te çıktım. En son da Büyükçekmece’de Mustafa Sağyaşar ile çıktım, bana ve ona ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’ verdiler.
-Televizyonda kimleri izliyorsunuz?
-En başta Fatih Portakal’ı izliyorum, çok başarılı buluyorum kendisini. Enver Aysever ve İrfan Değirmenci’yi de keyifle izlerim. Fatih Altaylı’yı da çok severim, dobra bir adam. Korkak değil. Bana öyle gazeteci lâzım. Uğur Dündar da ne adam, o kadar yakışıklıydı, onu filmde oynatmak istediler gençliğinde kabul etmedi bir türlü, sonunda Hülya Koçyiğit’in kızı Gülşah’ın çocuk filminde oynadı. Bu camiada onun kadar düzgün onun kadar namuslu çok az kişi vardır. Milliyet’in eski sahibi Ercüment Karacan’ı da severdim… Yakın zamanda kaybettiğimiz eski dostum Ertuğrul Akbay onu da çok severdim. Dürüst gazeteciydi bunlar.
-Hangi kanalları izliyorsunuz?
-Sözcü Tv, Halk Tv ve Tele 1’i izliyorum. Haberleri buradan izlerim, magazin programlarını diğer kanallardan.
“BÜTÜN SİYASİLERLE ARAM ÇOK İYİYDİ. HEPSİ BENİ SEVDİ, BEN DE ONLARI SEVDİM”
-Siyasilerle aranız nasıldı?
-Siyasilerle aram iyiydi. Bir Adnan Menderes vardı, b.k yoluna gitti, çok severdim onu. Süleyman Demirel baş adamım. Turgut Özal’ı da çok severdim. Ben bütün bunların evinde kahvaltı ederim, yemek yerim, geç olmuşsa yatar uyurdum onların evinde. Bülent Ecevit ile de aram iyiydi.. Hepsi beni çok sevdi. Ben de onları çok sevdim.
-Bu iktidar döneminde peki?
-Bir keresinde Adalarda İDO ile yolculuk yaptım. İçeride otururken sizi böyle alalım dediler, kaptan bölümüne geçtim, verin çocuklar bir kahve dedim, içeriye bir baktım Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Emine Hanım oturuyordu, kızları Sümeyye de vardı. Beyaz peynir, simit yiyerek çay içtik. Benim çok uykum var Emine Hanım dedim, hemen orada perdeli bir yatak vardı, açtı perdeleri ‘yat buraya, geldik mi ben seni uyandırırım’ dedi. Onlarla da aram iyiydi.
ELİZABETH TAYLOR GİBİ YAŞADIM
-Sahneye çıkarken nelere dikkat ederdiniz?
-Sahneye aç çıkılır bilir misin çok birşey yemeyiz sesimiz bozulmasın diye akşam 6 da az birşey atıştırırız, sonradan işimiz bitince yeriz. Ben bu memlekette Elizabeth Taylor gibi yaşadım, çok iyi yaşadım. Ama Erol Simavi’den sonra kendi ekmeğimi kazandım. Ayrılırken bana para gönderdi eve biliyor musun?
-Düşünmüş sizi ne güzel..
-Kızım üç yaşındaydı, bir adam geldi elinde zarfla, bunu size Erol Bey’den getirdim dedi. Açtım zarfı, içinde ne vardı biliyor musun, para.
O zamanlar ben Ercan Akın ile evliydim. Erkekler kendi isteğiyle boşanırsa o zamanlar ancak o kadar para verirdi belki de…
-Bayağı evlendiniz siz tabi.
– Bayağı değil, 5 defa evlendim. 6 rakamına inanma. Bilal Özcan yanlışlıkla söyledi onu magazin programında. ‘Aşk olsun ağabey, sen bari yapma’ dedim. Yanında ki kızlar, “düzelttik” dediler. Arto var ya kızlara on basar…
-Sinan Bilsel ile de ilginç bir evlilik yapmışsınız…
-The Marmara Oteli eskiden Inter Continantal’di, orasının müdürü Sinan Bilsel vardı, çok yakışıklı adamdı bana aşık olmuş, bir gecede iki ayrı yerde konser organize ederdi, kim evlendirdi biliyor musun, Erol Simavi. Sonrasında Avustralya’ya yerleşti ve çok genç bir yaşta vefat etti.
Gülsüm Kamu, Erol Simavi, Gönül Yazar.
Ben Erol’a ‘Baba’ derdim. Saatçi Celal, yukarıda babana uğrayacak mısın yukarıda dört odalı salon yaptı derdi… Koskoca Erol Simavi, hükümet gibi adamdı…
Gönül Yazar, Zeki Müren
-Ben Altın Kelebek Törenleri’nde izledim Nükhet Duru’yu, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Emel Sayın, Ajda Pekkan, Barış Manço, Adile Naşit, Türkan Şoray hepsi dizildi, Nükhet Hanım tek başına konser verdi. Hiçbirisi söylemedi. Nükhet Duru 5-6 tane şarkı seslendirdi, Sevda şarkısının meşhur olduğu, TSM esereleri de okuduğu yıllarda.
-Bizimki yaptı onu… Çakıl’ın sahibi Behzat Şenyıldız’ın dostuydu Nükhet. Ben de oranın assolistiydim. Ben de Altın Kelebek aldım, kimle biliyor musun Zeki Müren ile birlikte ikimiz el ele… O kendi okuduğu şarkıdan aldı, bende neden aldım biliyor musun, Neşe Karaböcek’in eski kocası (Atilla Alpsakarya) vardı ya, bana ‘Baharı Bekleyen Kumrular Gibi’yi oku” dedi. Ben de ‘ağabey onu Bülent Ersoy’a okuttun bana okutma’ dedim, ne dedi bana biliyor musun?
“Gönül Hanımcım ‘Kemancı’ diye bir şarkı yaptılar 29 kişi okudu. Millet besteliyor sizlerde okuyorsunuz. Siz besteci değilsiniz ki” dedi. Sonra “O erkek sesiyle okudu, sen kadın sesiyle okuyacaksın” dedi. İkimizde onun plak şirketi Elenor Plak’tan okuyoruz tabi, ondan sonra kabul ettim Coşkun Sabah’ın bu bestesini okudum.
Elenor Plak’ın kurucusu Atilla Alpsakarya (sol başta), Neşe Karaböcek (ortada), Gülden Karaböcek (sağ köşede)
-Atilla Alpsakarya çok çapkınmış diye duydum, doğru mudur?
-O kadarını bilmem. Ama birşey söyleyeyim mi, karısı onun çapkındı. Onun için boşandılar.
Doğum günüymüş, kolye almış hediye masanın altından eline tutuşturuyormuş o güzelim Salih Güney’e. Bebek gibidir hâlâ. Bir Salih Güney’e bak, bir de Neşe Karaböcek’e bak bakalım. Bunlar birbirine yakışan tip miydi? Birbirine yakışan tipleri ben çok seviyorum.
Neşe Karaböcek ve Salih Güney “Niyet” ve “Ah Koca Dünya” adlı sinema filmlerinde başrol oynadılar.
Gülden Karaböcek – Gönül Yazar (Fotoğraf: Olcay Ünal Sert, 2006)
GÜLDEN’İ YAKTILAR…
-Gülden Karaböcek, harcandı mı arada?
-Gülden’i yaktılar. Gülden sokaklarda kaldı. Bu adam da ona destek çıktı plak yaptı. ‘Dilek Taşı’ o kadar beğenildi ki Gülden Karaböcek’i Gülden Karaböcek yaptı. (Dilek Taşı’nı söylemeye başlıyor).
-Çok meşhur bir şarkı…
-Ne diyorsun Türkiye ayağa kalktı, okumayan da kalmadı. 2020 yılında Büyük Kulüp’e çıktık 15 kişi, Hakan Eren organize etti. Ben sahneleri bıraktım ama onu kırmadım, orada ki konserde ben kimin elini tuttum biliyor musun Gülden Karaböcek’in. O kızı yaktılar! Aldı eniştesi onu sahip çıksın diye, kötülük için değil. Ama hayat böyle, bilmediğin birşey oluyor. Çocuklara oldu. Ama Gülden’i yaktılar, kala kaldı ortada… Anası da babası da istemedi…
HARİKA AVCI’NIN İSMİNİ BEN KOYDUM
-Harika Avcı’yla da ilginç bir anınız varmış…
-Harika Avcı’nın ismi Nermin Ocak’tır. Harika ismini ben koydum ona. Sen çok güzel kızsın, çokta güzel oynuyorsun harika kızsın dedim.
-Zeki Müren vefat edeli 28 yıl oldu. Müzeye gittiniz mi?
Ben müzeye de gittim Bodrum da.
Nasıl müze?
-Dökülüyor.
-Önceki görüşmemizde mirasımı LÖSEV’e bağışlayacağım demiştiniz. Resmi işlemleri yaptınız mı?
-Ben ne zaman öleceğim o zaman mirasım LÖSEV’e kalacak. Yaşarken benim. Aylarca yattım ben. Şimdi çok güzel yürüyorum. Birde çok su iç dediler, böbreklerim için. Doktor uzun yaşamak istiyorsan bol bol su iç dedi. Röportaj: Olcay Ünal Sert, Magazinsortie.com
GÜNDEM
13 Aralık 2024MAGAZİN
13 Aralık 2024MAGAZİN
13 Aralık 2024MAGAZİN
13 Aralık 2024